Rüya ile Bilinçaltı Arasındaki İlişki Nedir?
İnsanların her gece ortalama olarak iki saatini rüya görerek geçirdiği bilinmektedir. Fakat görülen bu rüyaların büyük bir kısmı çabucak unutulmaktadır. Uyku sırasında insan, görsel ve işitsel yanılmalar ile ortaya çıkan rüyaları görürken bu rüyaları gerçeğe çok yakın hissetmeye başlar. Rüyalar, eski çağlardan beri büyük bir merak konusu olmuştur. Rüyaların uyanık geçen yaşam ile ayırt edilmesi konusu ise uzmanların uzun yıllardır tartıştığı konular arasındadır.
Pek çok farklı kültürde bu ayrım net değildir. Rüyalarda yaşananların uyanıkken yaşananlar kadar gerçek olduğu ise herkesin hemfikir olduğu bir fikirdir. Eski çağlarda rüyaların geleceğe dair kehanetler içerdiği de düşünülmekteydi. Eski Mısırlılar, yaklaşık dört bin yıl önce rüya yorumlarını derlemişlerdi. Bu derlemelerde kehanet içeren rüyalardan da söz edilmektedir.
Rüyalar Kehanetleri mi Ortaya Çıkartır?
Eski Yunanlılar da rüyaların kehanet gücüne inanmaktaydı. Aristoteles ise rüyaları görece bilimsel bir yaklaşım ile ele alarak, duyu izlenimlerinin ve coşkuların rolünü vurgulamaktadır. Sigmund Freud’un geliştirdiği “psikanalizci” rüya kavramı da mevcuttur. Bu kavrama göre rüyalarda görülen bütün olaylar bilinçdışı arzuların örtülü bir şekilde dışavurumudur. Genellikle cinsellik ile ilgili yasaklanmış dürtüleri simgeleyen arzuların rüyalarda ortaya çıktığını belirten bu kavram, kişinin normal yaşamındaki bilincin dışında tutulduğunu ve bastırıldığını da belirtmektedir.
Bastırmanın gücü azaldığı zaman arzular serbest bir şekilde dışarıya yansıtılabilir hale gelir. Rüya gören kişinin bilincine de genellikle imgelere dönüşerek bastırılmış duyguları girer. Dönüşüm uyku esnasında algılanan duyu uyaranlarından, önceden yaşanan olaylardan ve derinlerde bulunan anılardan etkilenir. Bu sebeple, psikanalizde rüyaların yorumlanmasında bilinç dışının incelenmesi de önem taşır.
Freud’u izleyenlerin görüşlerinden biri de Alfred Adler’e aittir. Adler, rüyaların geçmişten ziyade geleceğin planlanmasına yardımcı olma işlevini üstlendiğini belirtmiştir. Rüya ve yorumlarıyla ilgili kapsamlı araştırmalar yapan Carl Gustav Jung ise, rüyadaki imgelerin ve simgelerin tek başına incelendiği zaman kişi için özel anlam taşıdığını savunmaktadır.
Rüyalar Bilinçaltı mıdır?
İnsan zihni buzdağı gibidir. Bilinçli zihin ise buzdağının su üzerinde kalan en ufak kısmıdır. Bilinçaltı ise suyun altındaki dev büyüklükteki en önemli kısımdır. Uyanık olduğunuz zamanlarda bilinçli kısım çalışır halde olur. Uykudayken bilinçdışı zihni ortaya çıkar ve bu sırada asıl bu bölüm etkin olur. Bilinçaltı ise sürekli olarak faaliyet halindedir.
Bilinçaltınız hayatınızı derinden etkileyebilir. Bilinçaltının rüyalarınızı etkileyip etkilemediği ise hala tartışılan bir konudur. Uzmanlara göre bilinçaltı biz farkında olmadan çalıştığı için uyku halindeyken vücut fonksiyonlarımızın çalışmasını da sağlar.
Hayatınızda negatif bir etki altında olduğunuzu hissediyorsanız ve sıkıntılı bir dönem geçiriyorsanız bu süreç bilinçaltınıza da yansır. Gördüğünüz rüyalar da bu tür dönemlerde huzursuz edici ve negatif etki yaratabilecek rüyalar olabilir. Arnold Mindell, bilinçaltına farklı bir yaklaşım yaparak “rüya nesnesi” adını da vermiştir. Nehir gibi ara vermeden akan bir rüya olarak bilinçaltını değerlendiren Mindell’e göre, rüyalarımız bilinçaltımızdan çekilmiş fotoğraflar serisi gibidir. Psikolog Erich Fromm ise, rüyaların unutulmuş dil olduğunu savunur. Rüyalar ile hayallerin arasındaki büyük bir bağ olduğunu belirten Fromm, insan zihninin en önemli ifadelerinin rüyalarda ortaya çıkabileceğini de söylemiştir. Rüyalardaki önemli duygusal olaylar daha önceki yaşantılar ile bütünleştirilebilmektedir. Rüyalara neden gereksinim duyduğumuz ise kesin bir şekilde ifade edilememektedir. Rüyalarda insanların değişken şeyler görmesi ve dönem dönem farklı rüyaları sık sık görmesi de rüyaların bilinçaltı ile alakalı olduğu tezinin ortaya atılmasına yol açmaktadır.
Rüyada Rüya ile Bilinçaltı Arasındaki İlişki Nedir? Görmek Hakkında Yorumlar